27 Aralık 2015 Pazar
küfürmatik.
26 Aralık 2015 Cumartesi
tınılaştırdıklarımızdanmısınız?
25 Aralık 2015 Cuma
manidar-ı ütopik durumlar.
24 Aralık 2015 Perşembe
tozpembe.
hey sen! şş sana diyorum sana. girdinmi barına, oturdun mu barın önüne, istedin mi viskini. ilk yudumunu alırken attımı kalbin. heh işte gördün onu dimi. yüzüne esti kokusu. ama sen sadece ona barmenin tozlanmış şişelerinin arkasındaki kırık aynalardan bakabiliyorsun dimi. içinden geçirdiğin, şu mızıkamıda çıkarayımda iki üç çalayım belki bakar tribini bastırıyorsun. tabi napıcağını bilmiyorsun. konuşsan kesin iki cümleyi bir araya getiremezsin, baksan dönüp bakamazsın, mızıka çalsan öf oda ayrı bi dert. en iyisi ben bir viski daha söyliyim diyorsun. tabakanı açıyorsun ordan bir sigara alıyorsun. dertlisin, açılamamışsın, kalp atışının hızına göre sigarayı içiyorsun, bir sigarayı öbür sigarayla yakıosun. sonra sigara dumanlarının arasında müzik kutusunu görüyorsun. koşmak isteyip ama yavaş bir şekilde müzik kutusunun yanına yürüyerek willie nelson-can ı sleep ın your arms ı açıyorsun. açtığında, o, anlamsız bir bakışla ama sevinçli gülümsemesiyle müzik kutusunun oraya bakıyor. içinden müzik hayat kurtarır diyip yavaş bir şekilde yürüyüp yerine oturuyorsun. tamam oldu bu iş derken dank ediyor. irkiliyorsun, etrafına baktığında ne barmen ne o, nede insanlar var. tozlu ve terkedilmiş bar, terkedilmiş sandalyeler, terkedilmiş hisler. kimsesizsin, hayal kuruyorsun. ve gene seni kurtaracak şey olan müziği -mızıkayı- çıkarıyorsun ve çalmaya başlıyorsun. iyi uykular, tozlu rüyalar.
23 Aralık 2015 Çarşamba
yıldıztostsuz.
bugun çok fazla yazacak durumda değilim. bedenim yorgun, bilhassa ruhum yorgun. sizi bu şarkıyla baş başa bırakıyorum. sadece bir kaç şey söyleyip yok olacağım. siz siz olun sizsizlik çekmeyin, çünkü ben ben olup bensizlik çekiyorum. iyiyse hep uykularınız iyi olsun, bol yıldızlı geceler.
22 Aralık 2015 Salı
eksik his.
ilk önce bir bulut avuçlama isteği doğmuyor değil. ama şuan bundan önemli bir giriş yapıcam. sevgi. hissedilmesi gereken bir duygu. klipte de olmak üzre tam olarak sevginin tanımını görebilirsiniz. aslında daha çok sevgi-dostluk bağını hissedersiniz. bu güzide şarkı üstüne yazmak güzel. böyle güzel bağları kaybetmemeli insan. keza tüm canlılar aslında. sibirya kurtlarına gelirsek, onlardan biri olmak şuan isterdim. kuzey ışıklarını yakalamayı, takım ruhunu, birlikteliği yaşamak isterdim. daha çok bir bütün yaratmayı içimdeki parçalarla. ben onlara kondurmak istiyorum parçalarımı birer birer. içimdeki o eksik duygularımı onlarla tamamlamak istiyorum. ama ne yazık ki doğrular acıtıyor. ne ben bir sibirya kurdu olabilirim nede içimdeki parçaları tamamlayabilirim nede sevgiyi hissedebilirim. sadece yapabildiğim tek şey gitgide daha fazla hissizleşmek. klibin sonunda eğer sizinde gözünüzden bir yaş akıyorsa, bilin ki sizinde eksik parçalarınız var. sevgiyle kalmanız umuduyla.
21 Aralık 2015 Pazartesi
içime içime essin dertlerim.
başlarken şarkı, bir tanıdık hissi geliyor dimi sizede? tanıdık melodi sanki bizden biri gibi. bu adamı bu yüzden seviyorum, sanki benim gibi. içten söylüyor, içten hissettiriyor, içine içine estiriyor dertlerini. içime essinki, hasta etmesin kimseyi içimdeki keskin fırtınalar. vurmasın rüzgar, öksürtmesin toz bulutu, gözüne batmasın uçan hatıralar. şarkının modunun düştüğü o yer. kemanın girdiği o yer. tut nefesini, hisset ruhunu, için titresin. tutama o bakışlarını, kaysın gözün nereye kayıyosa. çekinme amına koyiyim. çekince çekiliyormu duygular? çekince siktiğimin hayatı yaşanılabilir mi kılınıyor. kocaman bir hayır. insan bilerek boğulmayı seçiyorsa engin güneşin battığı ve doğduğu denizde, bırakın orda boğulsun. boğula boğula öğrenilmezmi yüzmek? bir gün hayat ben yüzmeyi öğrenmeden üstüme can simidi atarsa, işte o zaman tamamen boğulurum. buda en seviğim şarkıcı olan damien rice den bizlere bir kuple; 'Cause water races. water races down. the waterfalls. water races down. the waterfalls!
20 Aralık 2015 Pazar
şarapsı esintiler.
19 Aralık 2015 Cumartesi
hızlı kaçış, yavaş uçuş.
18 Aralık 2015 Cuma
denizin üstünde gezen küçük marshmallowlar.
başlattıysanız başlıyorum. bu şarkı kalbime kondurmadığım, kondurupta çıkaramadığım, çıkrıpta atamadığım, atamayıpta içimde çürüttüğüm marshmallowlara gelsin. dinleyip okuduğunuzu düşünüyorum. yada okumadığınızı herneyse. insanlar bilhassa ben, yazarak rahatlamalı bence. anlatmak isteyipte anlatamadıklarım içimde birikçeğine blogumda biriksin. bazen insan kendine sormuyor değil. napıosun? gerçekten napıosun, bir amacın varmı hayat, yoksa tek amacın benim hayatımı bok çukurunda yüzdürmek falanmı. kapılar başka kapıları açıyor. sonsuzluğa gittiğini düşündüğünüz sololar gibi. hep derler ya bör köpö köpönör döğörö öçölör. hadi lan ordan yıllarca kapılarım kapanıo benim, açıldığı hiç olmadı. şimdi diyorum size, eğer birgün o kapı açıldığında deniz banada dalgalarını vurucakmı? yada bomboş bir sahilde bir bana yanıcakmı yıldızlar? yada rüzgarın denizle yaptığı dansta ıslıkımsı bir ses kulağınıza umutu fısıldayacakmı? muamma. buda steelhearttan bizlere bir kuple; ın my life, there's just empty space. all my dreams are lost, ı'm wasting away. forgive me. eşşeyatla kalın.
17 Aralık 2015 Perşembe
ne diyip ne diyeceğimizi bilemedik derneği.
4 Nisan 2015 Cumartesi
abi kafanda kurbağa var?
hahhaha. koca yaşlı şişko dünya? hahaha. gel anlaşalım senle. ben serapsızseraplıserap. gülüyorum, yazıyorum aslında yazacak bir şey bulamıyorum ama yazıyorum. sanırım bir şey yazmak için yazacak bir şey bulmak zorunda değilmişsin. bende ellerim tuşlara değdiği sürece bu yazıyı yazmaya devam edeceğim. bir bulut düşünün, ve şimdide kelimeyi yanlış yazdığında altındaki kırmızı pütürücüklü bulutları düşünün. Türkiye de doğmuş olmamla beraber hala Türkçeyi düzgün yazamam da hayatın ayrı bir kırıtması bana. kırıtma diyorum. kığrıtma. kığrılma. kırılma. bir daha kırılma. valla kırılma kırılınca kırılmaz düşünceler. kırınca kırılır düşünceler. düşünce kırılmasına hiç filtre kahve bastın mı? hahah. peki elmaya tuz döküp yedin mi? bence hala serapsızın seraplısıyla serap olarak tanışmadınız. bende kendime 3. yanık tedavisi uygulaması yapıyorum. hiçbir zamanda anlamadım aslında 1. 2. 3. 4. ,yada türevlerini belki de integralini, yanıklarının arasındaki seviye farkını? sahi 1. yanık mı en ağırıydı yoksa 3. yada 4. ,yada türevlerini belki de integralini, miydi? bazen de en ağırı bile en hafif etkiyi verirken en hafifi de en ağır tepkiyi vermiyor mu sizde de? siz diyorum size ama siz demezsem peki ne diyeceğim size? sanırım bende siz in vücut bulmuş haliyim. ve sanırım kafamdaki kurbağalar kurup kurup vuruyorlar oğa buğa. ondandır 1 dk içinde 5 konu değiştirmem. eğer o kafamdaki beyin fırtınasını bir gün hortuma dönüştürüp, atmosferi delip, stratosferle devam edip, uzaya ulaşırsam kaldırma kuvvetini bizzat kaldırıp, havada süzülerek marshmellow yiyeceğim.
ve şimdi bir sigara içmek için serçe parmağımı klavyeden çekmek zorundayım. buda bizden sizden benden sizden bir kuple olarak burda kalsın. esenlerle esende kalın doğal gaz var üşümezsiniz.
ve şimdi bir sigara içmek için serçe parmağımı klavyeden çekmek zorundayım. buda bizden sizden benden sizden bir kuple olarak burda kalsın. esenlerle esende kalın doğal gaz var üşümezsiniz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)