23 Haziran 2018 Cumartesi

routine


Kedimin ayak başparmağımı ısırmasıyla uyandım. Genelde bu onun uyandırma şekliydi. Sonra mırlamaya başladı. Kedimin mırlaması beni huzurlandıran şeylerden bir tanesiydi. Yatağımdan kalktım ve günün ilk sigarasını kahvemle şenlendirdim. Evet günlük rutinlerimden biriydi bu. Kendime geldiğimi kahvem bitince anladım ve üstüme rahat birşeyler giydim çünkü dışarı çıkacaktım. Evden çıkmadan önce çöp kovasından dışarı taşan çöpleri toparlayıp sokak kapımın önüne koydum. Daha sonra kedimin tualetini temizledim. Mamasını ve suyunu kontrol ettikten sonra kedimi öpüp evden dışarı çıktım. Kulaklığımı taktım ve playlistimi açtım. Çalan ilk şarkı Angus and Julia Stone'dan Nothings Else di. Hava hafif ılık olduğu için Beşiktaşa yürümeyi tercih ettim. Yolda yürürken bu şarkı beni çok etkilemiş olacak ki döngüye aldım. Sanırım yol boyunca aynı şarkıyı dinledim. Evet çoğunlukla gün içerisinde bir şarkıya kafayı çok takarsam saatlerce dinlerim. Beşiktaşa vardığımda sürekli gittiğim kahvecime uğradım. İçeri girdiğimde selamımı verdim ve boş bulduğum bir masaya oturdum. "Ice americano değil mi?" dedi bende gülümsedim ve "Evet." dedim. Orada çalışan arkadaşımla biraz muhabbet ettikten sonra kulaklığımı geri taktım. Normalde böyle yapmazdım çünkü güzel müzik çalan bir dükkandı ama ben bu şarkıya kafayı taktığım için vücudum her dinlemediğim dakika yoksunluğunu hissediyordu. Derin bir nefes çektim sigaramdan ve yolda yürüyen insanları izledim. Kafamda birsürü seneryo geçiyordu. Yolda yürüyen insanları çoktan o seneryoma oyuncu olarak almıştım bile. Sonra çantamdan bir defter ve kalem çıkardım. Canım bir şeyler çizmek istiyordu ve çizdim de. Bu şarkıyı dinlerken ne hissediyorsam çizdim. Kulaklığımdan birini kulağımdan çıkardım ve yolda yürüyen insanların tek cümlelik ya da tek kelimelik konuşmalarını not aldım ve onlarla anlamlı ya da anlamsız cümleler kurdum. Bazıları cidden komik oldu ama bazıları ise biraz duygusaldı. Yani bana çoğu şey çok duygusal geldiği için sanırım. Tek başıma dışarı çıktığımda böyle şeyler yapmayı çok seviyordum. Kahvemin bittiğini anladığımda bir fincan çay istedim. O an çay içerken daha çok sigara tükettiğimi öğrendim. Nedenini bilmiyordum. Oturmaktan yorulan popom bel kemiğime bağırıyordu. Sonra bu serzenişte dayanamayan bedenim bir anda yerinden kalktı ve hesabı ödeyip "Görüşürüz, kendinize iyi bakın." diyerek oradan ayrıldı. Kadıköy'e giden vapur iskelesine doğru yürüdüm. Vapuru beklerken sigaramı sardım ve yaktım. Tam o anda yağmur çiselemeye başladı. Yağmur çiselemesine bayılırım. Yaz yağmurlarına da bayılırım. Genel olarak yağmuru çok severim. Çünkü yaydığı o boğuk ses ve serinliği beni rahatlatır. Neyse vapura bindim ve dışarıya oturdum. Ha bu arada şarkı hala çalmaya devam ediyordu. Yağmurlu havalarda vapuru daha çok seviyordum. 20 dk boyunca denizi izleyerek bu şarkıyla kafamı hayallerle dolduruyordum. Daha sonra Kadıköy'e vardım ve birden güneş açtı. Yaz mevsimi işte. Moda'ya doğru yürümeye başladım. Yolda yürüken bir tekelde durup bir şişe şarap aldım ve Moda Sahilinde bir şişe şarabı gün batımı ile birlikte devirdim. Sanırım bu kadardı çünkü birazdan geriye yaslanıp parıldıyan yıldızları izleyeceğim ve nemli toprağın kokusunu içime çekeceğim. Görüşürüz.

15 Haziran 2018 Cuma

sepia



ellerimi tuttu. sanki bir anda bütün hissettim kendimi. tamamlamış. saatlerce balkonda sarılıp incecik yağan yağmuru ve bulutların birbiriyle dansını izledik. arkada damien rice'ın en sevdiğim albümü "O" çalıyordu. böyle havalarda içimi ısıtan bir kadeh şarap gibi geliyordu sesi bana. narin, üzgün, kırgın ve masum. sesi ılık havalarda üstüne aldığın pike gibi. seni sarıp sarmalıyor ve huzurlu hissettiriyor. kafamda böyle birkaç düşünce dolaşıyordu sonra birden the blower's daughter çalmaya başladı. düşüncelerim buharlaştı ve soluma döndüm. bana bakıyordu ve gülümsedi. neden birbirimize bakıp gülümsüyorduk bilmiyorum. neden saatlerce yağan yağmuru izlediğimizi de bilmiyordum. neden hiç konuşmadığımızı da. bazen yanında senin gibi hisseden biri olması insanı güvende hissettirir. konuşmadan saatlerce aynı ruh haline sahip olduğun birini. seninle saatlerce konuşup çık şu ruh halinden hayat üzülmek için kısa klişelerinden bahsetmeyen birini. sadece ve sadece bulunduğun ruh halini anlayan birinin olması sizce de güzel değil mi? herkesin aradığı şey de bunlara benzer değilmidir ki? bilmem. neyse sanırım hava durumu beni fazlasıyla etkiliyor. şimdi bu huzurlu hayalimin sonsuzluğunda şimşekler ve cama vuran damla sesleri ile uyuya kalmayı planlıyorum. damien rice'a back vocal yapan rüzgar uğultusuna sonsuz teşekkürler.

12 Haziran 2018 Salı

jeu


sonbahar mevsimiydi. güney de bir küçük kasabada denizin kenarında bir bankta oturuyordu. sonbahar en sevdiğidi mevsimdi çünkü hava hep kapalı ve yağmurlu oluyordu. derin bir nefes alıp havanın ıslaklığını içine çekmişti. gözyaşlarıyla birlikte yağan yağmur içine hüzün dolduruyordu. baktı saatlerce baktı dalgalara, sahile her vuruşlarında gözlerini kırptı. dikkatini dağıtmak için yaptığı sıradan oyunlardan biriydi bu. üstünde ananesinin ona hediye ettiği yeşil palto ve lastik botlarıyla öylece tek başına upuzun sahili izliyordu. kendi kendine şarkı mırıldanmaya başladı. genelde gergin olduğunda rahatlamak için yapardı bunu. acaba neden gergindi ki? bacaklarını titretmeye başladı, mırıldandığı şarkıya ritm tutuyordu. gün çoktan bitmişti bulutlardan gözükmeyen güneş çoktan görevini ay'a devretmişti. hava koyu griye dönmüştü. işte tam bunu fark ettiğinde sustu ve sahile doğru yürüdü. kendi etrafında dönmeye başladı. eline bir kamera alıp kendini ve çevresini çekmeye başladı. ve arkada bu şarkı çalıyordu. biraz sevindi. güldü. gülerken o kadar ağzını açardı ki saçları dudaklarından kaçmaya çalışsa bile beceremezdi. sonra birden durdu ve kendini kumların üzerine attı. heh uzaktan biri beni izlemiyordur umarım diyip gülmeye devam etti. çoğunlukla haftada bir kaç kez bu aktivitesini yapardı. kendisiyle vakit geçirmeye bayılırdı ve bundan çokça keyif alırdı. sonra şu kelimeleri duydu ağzından, door, way, understand, remind, sidewalk, remember. bunu ard arda 7 kere tekrarladı. ve durdu. sevdiği şarkıların böyle oyunlarla beyninde yer edebilceğini ve hiç unutmayacağını sanırdı. çünkü güzel şarkıların her zaman beynin bir köşesinde şifrelenmesinden hoşlanırdı. kafasının içinde yankılanan bu şarkıyla sessiz bir dans etti rüzgarla çünkü kapanışını her zaman böyle yapmayı seçerdi. en sonunda denize karşı güzel bir selam verip oradan yavaşça kayboldu.