4 Şubat 2020 Salı

topsyturvy


kocaman büyük falezler. gelmişiz en ucuna. tutuyorsun elimi, ne diyebilirim ki ellerim bomboş. boş elleri tutmak belkide bir insana yapılacak en uç dokunuş. rüzgar her zamanki gibi esiyor boynumdan enseme. küçük çimler dans ediyor ayak bileklerimizle birlikte. gülsem mi ağlasam mı ikilemdeyim. ama her zamanki gibi ağlamayı seçiyorum. çünkü ben böyle geldim böyle gidiyorum değil mi? nedir ki ağlamak senin için benim için? agh thom yorke. o kadar yüce ki sesin. o kadar güzel dokunuyorsun ki kalbime. belki de beni senden başka kimse anlamıycak. belki ben böyle gelip böyle gidicem. neyse ne diyorduk. kocaman dalgalar, hafif esen rüzgarlar, kirpiklerime dolan deniz tuzu, belki de gözyaşı tuzu. ne bilirsin ki sen gözyaşı tadını. ne anlarsın ki onun akışını yanaklarından. ne anlarsın ki nefessiz kalıncaya kadar ağlamaktan. öksürmek istiyorum bütün çirkinliğimi bu iğrenç dünyaya. haykırmak istiyorum neden bu pislik dünya da var olduğum için. sen bir serap yarattın dünya. sen doğurdun beni. yaşamamı istedin. yükledin sorumluluklar. altından kalkabilir miyim sormadın, ya da yardımcı bile olmadın. acı çekiyorum neredesin? elimi tutuyor musun hala? yoksa esen o ince rüzgarda savruldun mu bulutlara doğru? koptun mu bağımdan? hissetmeli miyim hala seni. evet izin ver hissedeyim. bu hissizlikte bile hissetmeyi istemek hakkım değil mi bu hayatta? ruhum dolmasın mı duygularla? taşmasın mı göğsümden dışarı. titremiyim mi heyecanlanırken? soğuk terler dökmesin mi sen elimi tutarken sonsuzluğa? ben neydim ki kimdim ben? ne bekledim hayattan ne yaşadım ben? ne bilirsin ki sen? kimse bilmez ne yaşadığını, o incecik geceliğine sarılmış ruhunu. kime savunacaksın ki kendini? kime savunmasız olacaksın? bıraksan kendini kim tutacak seni? kim saracak bu iğrenç dünyanın pisliklerini kim unutturacak sana? yok olmak istemenin eşiğinde kim kurtaracak seni? hiç kimse. duydun mu hiç kimse. sen neysen osun. iyi ya da kötü gününde. sen neysen osun. kırılmışsın. düştüysen bırak ağla. bırak yerde kal biraz. bırak toprağı yumrukla seni bu dünya ya getirdiği için. bırak kal biraz yerde düştüğünle kal. kendini hatırla. ne olduğunu hatırla. her ne kadar hayatında bir şeyleri yerine koysan da o yere düşen serabı hatırla. sen busun. ayağa kalksan bile hayalinde sen busun. hayallerinde yaşayan serap. hayallerinin gerçekleşmesini hayal ettiğin ama aslında gerçeklikte bir türlü var olamayan serap. ben buyum galiba. gerçeklikle süzülen bir hayal baloncuğu. hiçbir şeyin yolunda gitmediği ve rüyadan korkuyla uyandığın bir hayat. yoluna sokamayacağın bir hayat ve gerçeklik. sen bu dünyaya iyi şeyler yaşamak için getirilmediğini ancak ve ancak yere düşen serabın gözlerindeki yüzen su taneciklerin de anlayacaksın. hoş geldin hayatımın yeni evresi ne eksik ne fazla hala aynısın sadece biraz süslenmiş.

-paralel mi evren-

tut belimi. o kadar istiyorum ki seni hissetmeyi. nefesini. dişlerinin arasından çıkacak o güzel sözleri. o kadar çok istiyorum ki güzel sözler duymak. ihtiyacım var. günlerce sulanmamış çiçek gibi hissediyorum. sence ben bu hayatı hak ediyor muyum ki? sorguladığım tek şey bu. serap, hak ediyor mu? hak etmeli mi? bilmem. herkes güzel bir hayalde dans etmek istemez mi? herkes kendi mükemmel hayalini yaşamak istemez mi? ah sen benim en güzel hayalimdin, gerçekleşen. belki de hala gerçekleşmeye devam ediyordur ama ben, ben düştüm. güçsüz kaldım bu mükemmel hayalimde. çünkü nedir biliyor musun? serap alışkın değil bu kadar gerçekçi bir hayali yaşamaya. serap hiç hak etmedi belki de. bu hayatın ona bahşettiği bu mükemmel hayali yaşama şansı belki de bitti. hayat bana hep oynadı oyunlarını. mükemmel bir hayali yaşattı bana. teşekkür ederim, ama bu onun suçu değildi bendim. çünkü ben mutlu olmayı beceremeyen sakar bir kadındım. bilmezdim ki ne nedir nasıl bu kadar mutlu hissedilir. hoş geldin serap eski hayatına. bırak kendini bana doğru. emin ol emin ellerdesin. neysen osun çünkü. değişmezsin. siktiysen bu hayatı gene sikeceksin ve siktin de. teşekkürler serap sen ve sen çok mükemmel bir iş başardınız. yok ettiniz kendinizi. yok. yokluk. simysiyah. bomboş. hissiz. nefessiz. boğulmak. evet nefessiz boğulmak. çünkü yok ettin, kendini.

-yokluk-

olmalı mı sence? oldurmalı mı? oldurmaya çalıştığında ve olduğunu anladığında, sence olduğunu düşündün mü? ya da olacak mı? olacak elbet ama sence sen gene gülecek misin olduğunda? bırak güldür beni. ben çünkü gülmek istiyorum. bunu böyle istemem genelde. şunu da böyle istemem. sadece sen gül, ben de seninle güleyim. çünkü sen gül ben gamzende dans edeyim.

-umut-

uyandım göz bebeklerinde. gülünce gözlerin küçülüyor biliyor musun? peki ben nerden biliyorum? çünkü çok gülmem güldürmedi hayat beni. görürsem eğer sen gülümserken seni, gözlemlerim. ne kadar güzel dudakların olduğunu. görürüm gülerken gözlerinin küçüldüğünü, kalp atışının değiştiğini nedir ki beni ben yapan. umutmudur tutan beni ayakta ya da senin sevgin. özlemekmidir bir duyguyu en derinlerde. his midir özlediğim senin duygularında. ya da tutmak istediğim o ellerin? tut. tut ki hala thom yorke dinleyebilcek hiselerim olsun.

-kayboluş-

gidiyorum. yokum bir süre ne kendimle konuşacağım ne de sizle, senle. yokum artık ben. boşlukta süzülmeyi özledim. şimdi özlediğim o bensizliğimde bırakın beni süzüleyim. şimdi gidiyorum. büyük ihtimal hiç bir şey anlamadınız. zaten ben de kendimi anlamıyorum. var mıyım ya da yok muyum. varsam neden varım yoksam da neden yokum. bilirsem söylerim umrunuzdaymış gibi.

-uyanış-

hepsi kocaman bir rüyaymış. uyandım. kafam karışık. kırgın kalbim hala. rüyaymış bu yazdıklarım. gerçek ya da değil. nerden bilicem ki? bu hayat gerçek mi rüya mı? hissizleştim çünkü. hissim yoksa nedir ki bu rüyayı yorumlayan parmaklar. ehh bitmişim, çalışmayan saat gibi kolumda hala kendimi taşıyorum.

you got me into this mess
fools rushing in,
and they know it.