selam. uhhh, koca bir ic cekisle basliyoruz. onca yildir yazilmamis onlarca sayfa, kafamin icinde kocaman bir kitapliga sigamayan onca kitap. dokuluyor her sayfa kasirga gibi donerek donerek suzulerek. tozlanmis hepsi kafamda. oturup binlerce benle konusmak yillarca. konusmak agzini oynatmadan, her bir beyin binlerce daktilo, her yeni satir saaakk diye gumluyor kafamda. bomba, dislerim dokulmus cikmiyor kelimeler agzimdan, her harfin disime vurarak cikarabilcegi bir ses yok.
yaziyorum, cunku konusmadan da dokebiliyorum icimdekileri. sahi konusmak sadece ses mi cikarmak sanki. bazen gozler bile yetiyor eger anlatacagin sey gercekten ictense.
uzgunum ispanyol klavyesi turkce karakter yok. anlatmak istesemde icimdeki olanlari, kisitlaniyorum bir ispanyol klavyesiyle. ama onemli mi sanki. zaten yaziyorum, her harf birbirine carparken ben iste burda icimde kopan firtinalari ne yapiyorum yaziyorum.
yanki yankiyi doguruyor, ve ben burda oturuyorum, kocaman bir dusunce bulutu icinde suzuluyorum, ucan ve icime attigim her sayfa vucuduma carpip kagit kesigi olusturuyor. kaniyorum, ama icime. bakarsan belki yakindan yara izlerimi gorursun. yakindan derken mesafe mi dusunce mi? bilmem ben bilirsin.
ilerleyemiyorum, bir dongunun icinde takilip kaldim. disardan bir el yakalar mi sanirsin kolumu? sanmam, o kadar hizli donuyorum ki bu hizda ancak baska bir ben benim kolumu yakalar. ama baska bir ben de baska bir dongude. binlerce serap binlerce dongunun icinde.
en yikici ve beklenmedik olani da ne biliyor musun? son zamanlarda dongulerim birbirine karisti. karistikca karisti artik durdurulmaz bir hal aldi. kaos! korku! kaybolmusluk! caresizlik!
niye geldim buraya biliyor musun? belki kendimi bulurum diye. belki?
after years of waiting
nothing came
and you realize you're looking in
looking in the wrong place
yanlis yere bakiyorsun. i don't want to hate you.
selam! forget everything you knew, as it all pans wide
kacirdim bir tanesini, o da kendini burda buldu! selam-selam sana da!
beni cok ozledim, orda biliyorum, kaosun icindeki kara delikte. binlerce parcaya ve boyuta ayrilmis ben. karmasik ve kayip.
uzaktan izliyorum beni, uzun zamandan sonra gorebildim, gorebilmekte bi nevi dokunabilmek. biliyorum yakinda ona simsiki da sarilacagim.
biliyorum, biliyorum ve biliyorum daha fazlasi yok, ve artik bu canimi yakiyor.
ben bilmek istemiyorum, farkina da varmak istemiyorum, yasamak istiyorum sadece yasamak.
ciglik atiyorum, duy beni diye ama duyamaz ki. yakinim ama aslinda binlerce isik yili uzagimda.
mesafeler, herkes kendi icinde kendi evreninde yasar. mesafeyi de kendimiz belirleriz.
dusunebiliyor musun, her seyin kontrolunun bende oldugu serap evreninde her seyin kontrolden cikmasi?
kactim buraya geldim, uzun zamandan sonra kontrolu elime aldim sanirim, kucuk bir kacamak, kendimden...
o kosede sikismis, kara deligin icindeki oz kendimden beslenen bir kaosa donustum ben, ve evet bu olcemedigim mesafeden dolayi maalesef onu oradan hala kurtaramadim.
insan kendisine bu kadar uzak olup ayni zamanda yakin olabilir ve bundan beslenebilir mi?
oluyormus demekki.
kaosla birlikte dogan binlerce negatif olasliklarin toplasip bir oldugu baski ve stress topu bu kaosu daha da fazla besleyecek.
duy beni serap! kactim buraya, cok fazla vaktim yok, artik kendine disardan bakmayi birak ve kontrolu eline al.
bir seyler yap!
peel all of your layers off
i want to eat your artichoke heart
no more leaky holes in your brain
and no false starts
puzzle tanesi, her biri sadece birbirini tamamlamak icin. her parcanin kendine uyan baska parcasi. binlerce parca serap, binlerce. kaybolmus parcalar, yerine yaptigin gecici parcalar. onlarla bosluklari doldurdun. yagmur yagdi ustune, eridiler. geriye sadece ve sadece gene kayip bosluklar kaldi.
unmade
there's still no faces
won't grow back again
broken pieces
unmade
ama biliyorum
come under my wings
little bird
little serap, little bird, little girl
we are unmade
tek benligin icinde binlerce ben. binlerce kotu olasiligin ayni yil icerisinde bana tokat gibi vurmasiyla sarsildim ilk. sarsilmistim, her sarsilma beni sersemlestirdi, sersemlestikce dustum, dustukce etkisizlestim etkisizlestikce sustum. sustukca kafamda yazdim, sayfalarca, yazdim ve yazdim. dokemedim. dokulmedi, dokmek istemedim. denedim ama olmadi. ben de kactim. korkunc, kendimden kactim.
kendimden korktum. taniyamiyorum seni, biliyorum ama taniyamiyorum artik.
o yuzden sana vermedigim o zamani vericem. seni ozledim, artik kafani kaldir ve bak. bak ve gor, gor ve hisset, hisset ve harekete gec. biliyorum yapicaksin.
sadece daginiksin. toparlan. o yuzden zaman, bunca negatif olumsuzlugun icinde her toz tanesine carpan isik huzmesine inan. karanlikta bir isiktir, gorebilirsen.
ve kabullen.
her sey kotu evet her sey kotu gidiyor evet.
her kotulugun icinde bir iyilikte oluyor. onlara tutun.
unutma, buraya geldik ama gidecegiz de.
sen gidiceksin, ben gidicem, o gidicek, bu gidicek.
hepimiz bir gun gidicez.
kabullen, ve yasadiklarina tutun. aliskanlik evet, onlarin varligi ve bir anda yok oluslari. seni yaratmalari ve buyutmeleri. evet, bir gun varken bir gun olmayacaklar evet. bunu yasadin bir kere. bir daha yasayacaksin bir daha, bir daha, taa ki sen yok olana kadar, tamamen. silinene kadar. ama unutma sen kendini degil, zaman seni silene kadar. lutfen. seni ozledim. lutfen. geri. gel.
you are my centre
when i spin away
out of control on videotape
on videotape
Don't wait for "that", open the portal.
YanıtlaSilTraverse in, for that might be your last resort for all.
Through cracks of you, are all of a piece.
Frenzied you might be, no thing can escape.
I've endured more than enough,
Almighty gaze crushes with siren.
All I had was a bleak faith, now I'm left with black and white paint.
Succumbing to entropy, sowing my end.
Charge forth already! I was a cog,
May you find yours, through the fog.
I'll merge with the divine soon.
There is no time for us under the moon.
May the sacrifice guide your way,
Through the stars, shining like a day.
On this side of the galaxy, I take'em all.
Thank you.