12 Haziran 2018 Salı

jeu


sonbahar mevsimiydi. güney de bir küçük kasabada denizin kenarında bir bankta oturuyordu. sonbahar en sevdiğidi mevsimdi çünkü hava hep kapalı ve yağmurlu oluyordu. derin bir nefes alıp havanın ıslaklığını içine çekmişti. gözyaşlarıyla birlikte yağan yağmur içine hüzün dolduruyordu. baktı saatlerce baktı dalgalara, sahile her vuruşlarında gözlerini kırptı. dikkatini dağıtmak için yaptığı sıradan oyunlardan biriydi bu. üstünde ananesinin ona hediye ettiği yeşil palto ve lastik botlarıyla öylece tek başına upuzun sahili izliyordu. kendi kendine şarkı mırıldanmaya başladı. genelde gergin olduğunda rahatlamak için yapardı bunu. acaba neden gergindi ki? bacaklarını titretmeye başladı, mırıldandığı şarkıya ritm tutuyordu. gün çoktan bitmişti bulutlardan gözükmeyen güneş çoktan görevini ay'a devretmişti. hava koyu griye dönmüştü. işte tam bunu fark ettiğinde sustu ve sahile doğru yürüdü. kendi etrafında dönmeye başladı. eline bir kamera alıp kendini ve çevresini çekmeye başladı. ve arkada bu şarkı çalıyordu. biraz sevindi. güldü. gülerken o kadar ağzını açardı ki saçları dudaklarından kaçmaya çalışsa bile beceremezdi. sonra birden durdu ve kendini kumların üzerine attı. heh uzaktan biri beni izlemiyordur umarım diyip gülmeye devam etti. çoğunlukla haftada bir kaç kez bu aktivitesini yapardı. kendisiyle vakit geçirmeye bayılırdı ve bundan çokça keyif alırdı. sonra şu kelimeleri duydu ağzından, door, way, understand, remind, sidewalk, remember. bunu ard arda 7 kere tekrarladı. ve durdu. sevdiği şarkıların böyle oyunlarla beyninde yer edebilceğini ve hiç unutmayacağını sanırdı. çünkü güzel şarkıların her zaman beynin bir köşesinde şifrelenmesinden hoşlanırdı. kafasının içinde yankılanan bu şarkıyla sessiz bir dans etti rüzgarla çünkü kapanışını her zaman böyle yapmayı seçerdi. en sonunda denize karşı güzel bir selam verip oradan yavaşça kayboldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder