4 Mart 2018 Pazar

daydreaming


kocaman bir papatya bahçesinde yürüyorum. vücudumun her hücresini ısıtan güneş kaz ayaklarımı kırıştırmaya devam ediyordu. gülümsüyordum çünkü kulağıma çalınan mızıka beni şımartıyordu. keyiflenmiştim, uzun süredir böyle hissetmiyordum. papatya kokuları eşliğinde elliott her zaman güzel giderdi, biliyordum. ve böyle sonsuz bir manzara karşılığında açacağım ilk şarkıda alphabet town olurdu. kendimi biliyordum, zevklerimi, hangi ortama hangi şarkının açılacağını artık kafama yerleştirmiştim. çünkü şarkılar benim için farklı farklı ortamlar demekti. elliott'un sesi çiçek gibi kokar, güneş gibi eser, rüzgar gibi ısıtırdı. kendi kendime konuşurken fark ettim ki bisiklet sürmekten yorulan ayaklarım çoktan kendilerini ayakkabı ızdırabından kurtarıp toprakla sevişmeye başlamıştı. hemen çantamdan mataramı çıkarıp bir yudum gin'imden aldım. evet gin en sevdiğim içkilerden biridir. aldığım o yudumdan sonra alevlenen boğazım ve ardından parmak uçlarıma kadar olan uyuşma hissi. özlemişim. insanlardan uzakta olup, sadece çiçeklerle konuşmayı. biliyorum sen de yapıyorsun. belki daha çok, belki daha az, belki de gerektiği kadar. saçlarıma dolanan papatya tanecikleri eşliğinde bulutları izlerken aklımdan dünya ne güzel gezegen diye geçiriyordum. acaba kırmızı elbisem de dünya kadar güzel bir gezegene yakışmışmıydı? beğendin mi beni bugün? biraz allıkta sürdüm pembe, aslında çok beceremem ama azıcıkta makyaj yaptım. işte ne yapayım bazen örgülü saçlarıma yakışacağını düşünürüm. ama senin kadar güzel bulutlarım yok benim. ya da birsürü yıldızlarım. göz kırpma bana bayılasım geliyor ve uyanmamak istiyorum. seninde duyguların var dimi. çakan şimşeklerin, çıkan hortumların ve durmak bilmeyen fırtınaların. en çokta seni sinirliyken seviyorum. sen bilmezsin belki ama yağmur en sevdiğim duygu durumun. kendime en yakın seni buluyorum. çokça da yıldızlarına dert yanıyor, doğan güneşine gülümsüyor, batan güneşine şımarıyorum. ama söyleme kimseye kar yağarken ki sessizliğin içimdeki çığlıkları durduran tek şey. ıhhıhım. elliott demiştik değil mi? kendi kendimi kaptırdım gene duramıyorum diye düşünürken göz kapaklarıma bir karaltı düşüyor. gözlerimi açtığımda tersten bana bakan bir yüz gülümseyerek kulağıma "show me around this alphabet town, show me around" diyor ve ben gene uykuya dalıyorum..

1 yorum:

  1. Merhaba Serap,
    Gece cok geç, birazdan güneşin galip gelmesiyle yeni gune arşinlayacak birçok hayat. Gece çok geçten midir bilinmez, hiçbir noktadan sonra büyük harfle başlmayışın bir isyana saf tutan mürid gibi tekrarlayan her noktada daha bir mekan sahibi oluyor aklimda. Sonra gece yine çok geç biliyorum ismini bilmedigim, bilsem de bir takim biyolojik saatlerin tıngırından net bir imaj oluşturamadığımdan, nedenden ötürü tweetlerin okumuş ve aklimda tarantinovari kurgulamaya kalkişıyorum seni derken vizyontele araya giriyor. Nedenini nasılını bilmiyorum. Başka bir ilginç şey ise çehren bruce willis gibi bir muzik ve kendine has olmasada karizmatik bir duruşu var. Gece çok geç, eleştri yazacağima Bob amcamız gibi şurada da biraz daha senden bahsedelim ve bir kaç çali. Bilirsin rahmetli Bob tualde birkaç küçük çalıları severdi. Gece çok geç, henüz mum tükenmedi.- Ha unutmadan şarkı güzel-

    YanıtlaSil