21 Mart 2018 Çarşamba

süzülmek


telefonun alarmı beynimi kemiriyordu. sürüne sürüne yataktan çıktım ve telefonu elime aldım. ilk işim alarmı susturmaktı. sonra telefonu yastığımın altına koydum ve tavana boş boş bakmaya başladım. tavana bakarken, geçen akşam ne kadar çok içtiğimi başımın ağrısından anlıyordum. ağzım o kadar kurumuştu ki dudaklarım birbirine yapmıştı. susuzluğumu geceden kalma bir kaç yudum şarabı içerek geçiştirdim. ayağa kalktığımda bilgisayarımın hala açık olduğunu ve kafasına göre şarkı çaldığını fark ettim. içimden kafasına göre diyordum ama çalan şarkı tom waits'ten pony di. ahhh sanırım tom waits, uyandığımda ilk dinleyeceğim şarkıcılardan biriydi. o ses, sabah ilk kalktığında söylediğin ilk cümle kadar kırışık ve kırık bir sesti. mutfağa doğru yürüdüm ve ketılın düğmesine bastım. sonra yüzümü yıkamak için tuvalete gittim. evimin her bir köşeşi i hope my pony, i hope my pony diye inliyordu. suyun kaynamasını ketılın tık sesi çıkarmasıyla anladım. hemen bir kahve koydum kendime ve oturdum koltuğuma. tom bağıra bağıra belkide fısıldaya fısıldaya söylüyordu bu şarkıyı ama o kadar etkilenmiştim ki ilk aldığım yudum ağzımı yakmıştı. ama o kadar uyuşmuştum ki hissetmemiştim bile o acıyı. pencereden vuran güneş ışığı evimin tozlarıyla dans ediyordu. düşündüm bolca düşündüm o dans eden toz parçacıklarını izlerken. sahi sabahları hep böyle mi oluyordum yoksa tom yüzünden mi böyle oldum? bütün geçmişim bir anda silindi. sıfırlandı beynim. sadece ama sadece tek derdim toz parçacıkları olmuştu. sonra bir üzüntü hissettim kaşlarımda daha sonra o üzüntü burnuma yansıdı, dudaklarım büzüştü ve en son gözlerim kendini ele verdi. göz pınarlarımdan dudaklarıma doğru bir kaç damla düştü. neler olduğunu anlamadım ilk başta. sonra ağladığımı anladım ama bir insan farkında olmadan ağlarmıydı ki? neden ellerim titremeye başladı. neler oluyordu bana? çıkardım tütünümü ve sigara sarmaya başladım. ellerim titriyordu ama önemli değildi bir çırpıda sardım sigarayı. yaktım günün ilk çakmağını ve belkide söndürecek olan ilk damla gözyaşlarım olacaktı sigarayı ama bunu umursamadım çünkü destek almak için o sigarayı içmem gerekiyordu. üflediğim ilk duman o toz parçacıklarına karıştı ve o kadar güzel dans ediyorlardı ki şaşkınlıkla izledim. sahi ben dün gece ne yaşamıştım? ne olmuştu? neden böyle küçük detaylara kafa yoruyordum? neden bu şarkı beni günün ilk saatlerinde bu kadar duygulandırmıştı? peki neden ben bunları şuanda yazıyorum. peki siz neden benim geçen gün ki yaşantımı okuyorsunuz? peki ben gene neden aynı sabahı yaşıyacağımı bile bile içmeye devam ediyordum. durmak istemiyorum. nolur beni durdurma çünkü ben böyle iyiyim. ben bir sabah uyanıp uzun süredir dinlemediğim tom waits üzerine ağlamak istiyorum. bir sebep isterseniz o sebebi bulamayacaksınız çünkü benim bile bilmediğim bir şeyi soruyorsunuz. harbi sen ne yazıyorsun buraya. mesela neden yazıyorsun. neden bilsinler ki senin sabah tom waits yüzünden ağladığını ya da ne bileyim senin kahveden yanan ağzını neden bilesinler ki? bilmem belkide kendimi böyle mi rahatlatıyordum? nolur bırak beni tutma kollarımdan çekiştirme, kendime getirmeye çalışma beni. bırak beni o toz parçacıkları ve sigara dumanında boğulayım. nolur zehirleme beni kirli düşüncelerinle. ben sadece sabah tom dinleyip biraz ağlamak istemiştim. lütfen beni tom'un sesindeki yalnızlıkta bırak. bırak ölümü düşüneyim. bırak 29 yaşında ölen abimi düşüneyim. bırak biraz bu hayatın ne kadar yaşanılmıycak ne kadar boktan olduğunu düşüneyim çünkü hayatımdaki en önemli desteğimi ben kaybettim. bırak beni boşlukta süzüleyim nolur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder